25 Temmuz 2009 Cumartesi

Tobol 2. Tromso olmadı




Tarihe "Tromso faciası" olarak geçen ve Tromsonun GS'ı elediği eşleşme futbolun kağıt üstünde kazanılmadığının, takımlar arası eskisi kadar farkın kalmadığının, kolay maç olmadığının göstergesiydi adeta..Oynanılmamış hiçbir maç kazanılmış değildir..Her ne kadar böyle felaketler büyük bir takımın başına 50 yılda bir olur gibi gelse de her bu tip eşleşmede Tromsoyu anmadan geçemiyoruz..

Tromso akıllara yine Tobol kurasından sonra geldi..Birçok kimsede acaba hissi uyandırdı..Tobolun ilk maçta kaleye ilk geldigi akının da gol olması bu soru işaretlerini Samiyendeki rövanş maçının belli suresine kadar belirgin tuttu..Neyse ki bu sefer fiyasko olmadı..



Sami Yen'deki maca gelince, takımın daha önceki yazılarımda yazdığım gibi zamana ihtiyacı olduğu gerçeğini bir kez daha bu kez stadyumdan görmüş olduk..Takımın ağızlara sakız olmuş sisteme adaptasyon sürecinin yanında büyük bir kondisyon yuklemesine tabi tutulduğu cok açık görüldü..Baros gibi çabuk oyuncular bile ağır durumda daha..Geçen sene maksimum 60 dakikalık kondisyonumuz olduğu düşünüldüğünde bu gerçekten iyi bir gelişme..



Meşhur 4-3-3 sistemi hakkında ise konuşmanın daha çok erken oldugu kanısındayım..Çünkü daha Keita, Kewell, Linderoth, Topal gibi kilit isimler katılmadı bu duzene...Hangi sistemle oynarsanız oynayın iyi futbolun ve başarılı sonuçların ancak iyi futbolcularla olacağı kanısında olduğum icin sistemi bir de biraz zaman geçtikten sonra bu önemli oyuncularla görmek lazım..

Takımın şu anda en büyük problemi cok ağır oynaması..Bu da herhalde Rijkaardın top ayakta kalması felsefesiyle paralel olarak futbolcuların garantici pasları seçmesinden kaynaklanmakta..Yine de orta sahaya Deco gibi oyunu yönlendiren bir transfere ihtiyaç olduğu gerçeği zamandan bagımsız bence, tabi sorunu Arda gibi kendi içimizden çözmediğimiz sürece..



Arda organizatörlük, liderlik, oyun kurucu gorevlerini de başarıyla yürütecek gibi gözüktü..Önceki maçlara gore yerine daha bir alışmış durdu..10'un da takımdaki yavaş oynama hastalığında olduğu açıktı..Kaptanlık ve #10 numaranın yakıştığına bir kez daha şahit olduğumuz Arda Turan, Iniesta rolu gibi rahatlıkla oynayabilir gibi duruyor. Iniestayı izleyenler bilir; sık sık driblingler, sıfıra inmeler, hücum bölgesinde görünmelerle sistemde kilit isimlerden biri konumunda...

Tribünler GS'ı özlemişti ve saatler öncesinden stat çevresindeki heyecan, hasret kendini belli ediyordu..uA'nın eski açığa geçmesi kapalıdan birşey kaybettirmedigi gibi son yılların gözde tribünü eski acığı lider tribün yaptırmış..Taraftarın üzerine duşeni fazlasıyla yaptığı maçta, pankartlar, forma giyme hassasiyeti guzel görüntülerin oluşmasına yol açtı..
Bu resimdeki pankart da çok anlamlı ve güzeldi:
"METİN'İN İZİNDE ARDA'NIN PEŞİNDE"..



Yazıyı noktalamadan Serdar Eylik hakkında bir parantez açmazsam haksızlık emiş olurum kendisine..Hani üst paragrafta sisteminiz ne olursa olsun iyi futbol iyi oyuncularla oynanır demiştim ya, işte Serdar da böye fark yaratan bir oyuncu..Bizlere potansiyelinin ne kadar yüksek oyuncu oldugunu gösterdi..Sanki sahada 3 sene onceki Boleslavı 5-2 yendiğimiz maçla çıkış yapan ve formayı o mactan beri bırakmayan Arda idi Serdar..Tarzı, driblingi, adam geçmesi Ardaya gerçekten benziyor..Biraz fiziksel gelişim gösterir ve çalışmayı sürdürürse yeni Arda'ların gelebileceği umudunu yesertti bizlere..Geçmiş olsun Aslan parçası, çabuk iyileş; seni izlemek keyif verecek gibi..

19 Temmuz 2009 Pazar

Sistem vs Sabır

Rijkaardın GS'a geldiği ilk günler adeta kıyamet koptu ve her taraftar gibi biz de çok sevindik; Hollandalı teknik adam GS'ın vizyonuna uygun, büyüklüğüne yarışır bir teknik adam..

O dönem hemen herkes gibi ben de Rijkaardın GS'da kendiyle özdeşleşen 4-3-3 sistemini oynatacağını bekliyorduk..Ve ben de bu doğrultuda "4-3-3 sadece peste değil" yazısı yazmıştım.
Rijkaard bizi haksız çıkarmadı ve takımı ilk hazırlık macından ilk resmi maç olan Tobol macına kadar hep Barca'da "uzay futbolu" oynattığı 4-3-3 duzeninde sahaya sürdü..

________Orkun________
Sabri Gokhan Servet Alpaslan
___Barış M.Sarp Ayhan____
___Aydın Erhan Yaser_____

tertibiyle çıkılan maçta oynanan oyun ve neredeyse pozisyonsuz maçın bitirillmesi kimseyi memnun etmedi..Herkes bu sistemin yeni olduğu, sene başı olduğu, rakip kim olursa olsun liginde 14 hafta geçirmiş, sahaya çıkan takımın hucum hattının kendine guveni olmayan gençlerden olustugu ve bu takımın as 11'e en fazla 5 kişi verebileceği gerçeklerini görmezden geldi. Oysa sisteme Uğur, M.Topal, Arda, Kewell, Keita ve Baroşun eklenceği hesap edilmeliydi..Sadece Arda ve Barosun girmesi bile takımı canlandırdı; ve organize olamayan takımın bu ikiliyle gol bulmasına yetti..


Rijkaard'ın sistem konusunda esnek davranacağı ve eğer sisteme uyum sağlanmazsa ısrarcı olmayacağı sözleri bile kimseyi memnun etmedi..Ben ise oturma süreci uzun ve sancılı olacak bu sistemde ısrarcı olunması gerektiğini düşünüyorum..Aksi taktirde günlük başarılardan öteye gidilemez..Daha bir resmi maç yapmışken sistemin oturduğu dünyanın neresinde görülmüştür?..Takıma, teknik adamlara, oyunculara biraz süre tanımak gerekmez mi..

Sözüm Rijkaard geldiğinde sabır yemini edenlere..Bir maçlık mıydı sözününüz, bu kadar aceleci olmaya ne luzum var ki..Bu sene, hatta 2 sene sampiyon olmamaya razı olmaz mısınız, ilerde makina düzeninde oynayacak ve dünyayı tekrar titretecek takım yaratma karşılığında?..
Ben hazırım ya sizler?..

10 Temmuz 2009 Cuma

10’a yakıştı..



Yaşı genç, daha kaldıramaz şımarır dediler , takımdaki diğer abiler sorun çıkartır dediler ama tüm bu karşı seslere rağmen sonunda Adnan Polat’ın takımı Arda’nın etrafında kurma projesi başlamış oldu. Arda Turan’a hem kaptanlık, hem de klup tarihinin Taçsız Kral Metin Oktay ve Karpatların Maradona’sı Hagi gibi efsanelerinin forması olan 10 numaralı forma verildi.



10 numaralı formaya sahip isim ilk bakışta tüm takımlarda en önemli oyuncu olarak göze çarpar. Yıldız, oyun kurucu, serbest adam ne ararsan olur 10 numaralarda!..GS’da 10 numara ise Metin Oktay ile birlikte farklı şekilde anılmaya başlanır. Klup tarihinin efsanesi oldu, klubun kitlelere hitap etmesini sağladı “Taçsız Kral”. Öyle ki günümüzdeki 50’li yaş jenerasyonunda “Metin Oktay Galatasaraylısı” kavramı oluşmuştur. Metin Oktay’dan sonra Hagi’ye kadar “#10” kimseye tam olarak oturmamıştı adeta..



Sonra HAGI geldi..
Hagi taraftarın gönlünde o kadar büyük bir yer edindi ki bıraktıktan sonra #10 numaranın rafa kaldırılması gündeme geldi..Ve 1 sene sonra 10'u çok özledik; takımda hep bir #10 arayışı başladı. Yani 10'dan sonra takımda sürekli “Yeni Hagi” arayışı başladı. Bize ne kadar da kötülük yapmış meğersek!.


Hagi’den sonra bu yeni Hagi arayışı kervanına önce Felipe, akabinde Necati ve son olarak da Lincoln katıldı..Hiçbiri bekleneni veremedi; kimi yarı sezonda kaçtı, kimi güreşçi oldu kimi ise kaçak ve alemci oldu..Alemci olanı şu anda hala takımın oyuncusu ama forma numarası geldiğinin birkaç katına çıkmış durumda; 1 ile 100 arasında değil şu anda..



Ve en son #10 numaramız içimizden biri olan, yetiştirdiğimiz en yetenekli oyunculardan olan ve yukardaki resimde Haginin golüne top toplayıcıyken sevinen Arda Turan oldu..Dileriz Arda yeteneklerinin yanında bu yaşına rağmen sergilediği lider özelliklerini, karizmatikliğini sürdürür ve manevi olarak değerli ama son yıllarda biraz yıpratılmış olan #10’a ve kaptanlığa layık olur. Kimse ‘10’dan Hagi ya da Metin Oktay olmasını beklemiyor; bildiğimiz Arda Turan’ımız olsun yeter..Tek fark gol anonslarında #66 değil de #10 numara olarak seslenilecek olması..10 numara da kaptanlık da kendisine çok yakışacak ve düzgün kişiliğiyle tüm zorlukların üstesinden taraftarın da yardımıyla gelecektir..


Yürüyedur Arda, yine “Sen tribündeki biz, biz sahadaki sen” olacağız..

2 Temmuz 2009 Perşembe

'Kader' Keitayı Aslan yaptı!..


Galatasaray yıllarca izlediği kötü ve kalitesiz yabancı tercihlerini 2 senedir bir kenara bırakmış durumda..Keita transferi de bu konuda ne kadar ciddi olunduğunu gösteriyor..Artık klübün yabancı transfer politikası her zaman oynatabileceğin ve milli yerlilerden daha iyi isimleri renklerine katmaktan ibaret..Yıllarca hep yabancı kontejanını doldurmak için alınan ve daha sonra zorla, zararına yollanmaya çalışılan oyuncularla taraftarlar uyutuldu..


Oysa ki futbolda başarıların ne zaman geldiği belliydi; Hagi-Popescu-Taffarell-Ilie ya da Fenerbahce'deki gibi Alex-Appiah-Aurelio-Anelka gibi kaliteleri isimler kadroya katıldığı zaman..İşte 2 senedir de GS bunu yapıyor..Geçen seneki kadrodaki yabancılara göz atarsak; İtalyan milli takım 3. kalecisi De Sanctis, Portekiz milli takımı oyuncusu Meira, İsveç milli takım kaptanı Linderoth, 2006 yılı Bundesliga en iyi oyuncusu Lincoln, kariyeri tartışılmaz Nonda, 'Sihirbaz' Kewell ve tabi ki kral Milan Baros..Bu oyunculardan herhangi birine herhalde kimsenin itirazı yoktur..Linderothun talihsiz sakatlıkları, Nondanın eski gücünde olmaması ve Lincolnun sorumsuzluluğu bu politikayı yanlış kılmaz..Önemli olan İnamoto, Saidou gibi 3. sınıf futbolcu transferlerinin yerini 1. sınıf yabancılara bırakmasıdır..Bu zihniyetin mimarları Adnan Polat ve Haldun Üstünel de ayrı teşekkür konusudur..


Transfer zihniyetindeki değişim son halkası ise Abdul Kader Keïta'nın Aslan olmasıdır..Yıllardır iyi bir sağ kanat hasretimiz geçen sene Kewellin da Arda'nın da orda oynamamak istememesi ve Aydın Yılmaz'ın bir türlü istenen patlamayı yapamamasıyla doruğa ulaşmıştı..2009-2010 yılına ise gerçekten sapına kadar sağ açık, sağ forvet mevkilerinde öncü isimlerden olan Keita'yı alarak gireceğiz..Lille'in 3 yıl önceki sürpriz çıkışındaki başrol oyuncularından olan ve Lille-Milan maçında kendini Milanlılara hayran bırakan Keita, 2007 senesinde 16 M€ ile Lyon klüp tarihinin en pahalı 2. transferi olmayı başardı..


Lyon'da işler istediği gibi gitmedi..Kendini youtube videolarında olduğundan fazla kabul ettiremedi kimseye..Bunda tabi Lyonun gözle görülür olan düşüşünün de etkisi yok değildi..Lyon 7 seneden sonra şampiyonluğu kaçırdıktan sonra adeta gemileri yaktı..Önce üstad Juninho daha sonra da Benzemayı Reale gönderdiler..Artık kadrodan daha fazla ayrılık olmayacağı düşünülürken Keita'yı da satma kararı aldılar..Çok da iyi yaptılar..


Eğer GS yönetimi "Portakal" Rijkaard önderliğinde turuncu formaya devam kararı alırsa, Keitayı bu resimdekine benzer formada görebiliriz..Keita'nın yetenekleri, sürati, futbolculuğu tartışılmaz..Rijkaard'ın aşılamaya çalıştığı takım oyununa uyum sağlayabilirse, başta İsmail Köybaşı ve Roberto Carlos olmak üzere rakiplerin sol taraflarını zor anlar bekliyor..Sözün özü, Keita başarılı olur olmaz; bunu yine zaman gösterecek ama önemli olan başından beri savunduğumuz gibi kaliteli oyuncuların getirilmesidir..Böylece başarı er ya da geç gelecektir, çünkü iyi futbol ancak iyi oyuncuların varsa oynanabilir..

Bu sene Süperligin kalitesi hiç olmadığı kadar iyi olacak gibi duruyor..Sadece adı "Süper Lig" olmayacak..Vasseli alan A.Gücü de dahil artık klüpler uyandı ve çok ama kalitesiz transfer politikalarına son vermeye başladı..Arda, Baros, Keita, Bobo, Holosko, Nihat, Alex, Guiza G.Gönül, Yattara, G.Ünal, gelirse F.Tekke, Vassell, Tabata, gibi oyuncularla ligimiz güzel olacak; Türkcell superlig başlasın ve gerçekten "hiç bitmesin" diyeceğiz!..